1.BÖLÜM
İstanbul
- –Sonbahar- Üsküdar
İstanbul’un
deniz manzaralı kenar mahallerinden biri, etrafı eski yapı ile döşenmiş tarih
kokan evleri, koşup eğlenen düşüp kalkan çocukların sevinç çığlıklarıyla kaplı
sokaklar… Sokak aralarındaki bakkallar ve o bakkalların önlerinde toplanan
mahallenin ileri gelenlerinin muhabbet dolu konuşmalarıyla geçen günler…
Kadınların kapı önlerinde oturup evin reisinin beklendiği vakitlerin muhabbetle
süslendiği günler… İhtiyar dedelerin ikindi vaktinde dükkân önlerinde toplaşıp
bir demlik miktarınca eskilerin yâd edildiği vakitler… Mahallenin genç
delikanlılarının sokağın girişinde nöbet tutarak bir bakıma sokağın asayişinden
sorumlu olunduğu günlerdi…
Sokak- Öğle Namazından Önce
Günlerin
su misali ilerlediği ve önüne kattığı günleri bir bir ömürlerden ayırıp vuslata
yaklaştırdığı zaman diliminde bir gün sokağın kaderinin değişeceği sinyali,
sokağa girmeye çalışan bir kamyonun sola dönüş sinyaliyle anlaşılıyordu.
Al yazmalım gönlüm sende…
Salih abi bu paranın üstü nerde…
O gün
sokakta bir telaş vardı Rüstem dayı evinin alt katını bir aileye kiraya
vermişti. Emekli öğretmen karı koca ve bir kızı taşınıyordu… Sokaktaki
delikanlılar da adet üzerine yardımcı oluyorlardı taşınmalarına…
Sokakta
o gün farklı bir hava vardı, çiçekler farklı bir kokuyor, çocuklar ağlamıyor
annelerinden sakız parası istemiyorlardı, bebekler mamalarını yiyorlar, kız
çocukları ip oynarken ipe basmıyorlardı, futbol oynayan çocuklar Messi gibi
Ronaldo gibi oynuyorlardı, ev hanımları yemeklerin dibine tutturmamıştı o gün,
babalar eve sakin gelmişlerdi, o gün havada bulutta yoktu, o gün benzine zam
dahi yapılmamıştı, yine o gün Galatasaray Fenerbahçe’yi kendi evinde yenmişti,
sular kesilmemiş, kaçak elektrik kullanımı durmuştu…
İşte o gün o sokağa güzelliği ile dillere
destan olacak bir güzel gelmişti MÜJGAN…
Günlerden Müjgan…
Bir kenar mahalle dilberi, güzelliğiyle
balıkçı aziziye taş toplatan… Uzun siyah sırma saçları… Siyah Marmarabirlik
zeytin gözleri… faber castell kalem kaşları… Bal deresinin bal dudakları…
Amasya elması al yanaklarıyla müjgan… Bir bakan bir daha bakar döner bir daha
bakar, döner bir daha bir daha… Efsunlu bakışları tüm gözleri kendine
hapsediyordu…
Bir
bakış attın gönlüme taktın…
Medet
ey İsmail abı…
Ailenin
tek kızı olması ve güzelliği onu kaprisli, kendini beğenmiş bir ruh haline
sokmuştu, tek kusuru vardı biraz IQ seviyesinin normalin altında kalmasıydı… Bu
kusur güzelliğiyle kapanıyordu çünkü kimse onun yanına pek yanaşamıyor
konuşamıyordu… Öğretmen bir ailenin kızı olması sayesinde liseyi ancak bitirebilmiş,
birkaç kere üniversite sınavına girmiş fakat baraj puanının yanından dahi
geçememesi yüzünden ondan da vazgeçmişti… O günlerden sonra ailesinin
baskısıyla dikiş nakış kurslarına gitmeye başlar müfgan… Alt mahalledeki Fadime
düğün salonunun yanındaki dikiş nakış kursuna gitmeye başlamıştı. Her sabah evden
çıkar kurs yolunda edalı tavırlarıyla ilerler mahallenin delikanlıları o evden
çıkmadan saçları jöleler, parfümler boca edilir ve müjgan’ın yolunu gözlemeye
başlarlardı… Son günlerde berber recebin işlerinde ani bir artış göze
çarpıyordu müjgan mahalleye bereket getirmişti! Gençlerdeki kişisel bakım onun
gelmesiyle artmaya başlamıştı. Lakin bütün bu çabalar müjganı etkilemeye
yetmiyordu, çevrensinde pervane olan gençleri gördükçe kendini beğenmişliği
ukalalığı ve kibri artıyordu… Onların bu yersiz ilgisi hoşuna gidiyordu fakat
hiçbirine yüz vermiyordu… Zor kadın olmayı seviyordu… Bu vakte kadar karşısına
tam anlamıyla kendini etkileyebilecek biri çıkmamıştı…
İçin için yanıyor, yanıyor bu kömür…
Neden, niçin yanıyor, yanıyor bu kömür…
Sokak
başı – Akşam vakti-
Rüştem
dayı ağır adımlarla camiye doğru ilerlerken aklına hayırsız oğlu rıza gelir ve
hüzün çöker o yıllardır ağır yükler yüklediği omuzlarına… Dayanamaz ve çöker
belediyenin yeni yapmış olduğu kaldırıma ve düşünmeye başlar oğlunu… O sırada
da akşam ezanı okunmaya başlar…
Rıza…
Kelamın
kibarı kibariyeden gelir fikrini savunan mizacı, iffeti düşünce biçimi üzerine
yoğrulan fikirleriyle farklı platformlarda öne atılmaktan çekinmeyen yapısını
seyrü sülükiyetinden taviz vermemesi, gurur okşayan naif iltifat yeteneği…
Ruhun derinliklerin de yankı bulan ses tınısı… Mozaik motifler misali karmaşık
duygu çalkantıları yaşayan… Hem zengin hem gururlu… Ekonomik özgürlüğün
zirvesinde sörf yapan bir rahatlık, tüm bu sıfatlardan uzak bir insandı rıza…
Tek bildiği serserilik ve bu alanda da nam yapmış biriydi… Mahalledeki serseri
gençleri bir araya getiren onlarla serseriliğin ansiklopedisinin son cildinin
hazırlayan ve sunan bir kişilik mahsulüydü rıza… Rüstem dayının serseri tek
oğluydu küçüklükten beri hem boş beleş işlerle uğraşır babasına hayırsız bir
evlat olmak için uğraşırdı sanki… Kabına sığmayan yapısı, serseri ruhu, çılgın
macera seven hayalperest yaşantısı içinde geçmişti yıllar… O hunharca ve
hoyratça harcanan yılların sonunda Rüstem dayı oğlunun sürekli okul bahanesiyle
askerden kaçmasından bıkmış ve oğlunun belki asker ocağında adam olacağı
umuduyla onu ihbar eder ve askere gitmesine neden olur… Rıza aylardır
askerdedir babasına kızmış izne gelmemiştir, teskereyi alalı 3 gün olmuştu ve babası
hasretle oğlunun adam olmuş halini beklemektedir.
O SABAH
Mahallenin delikanlıları bugün Müjgan için süslenip sıraya girmemişlerdi, geceden aldıkları bir haberde Rızanın yarın sabah mahalleye giriş yapacağını öğrenmişlerdi.Herkes kendine çeki düzen vermişti, Rıza böyle kızların peşinden koşulmasına karşıydı kitabında koşma yok koşturma vardı...
Mahallede herkes öğrenmişti rızanın geleceğini ihtiyarlar nine ve dedeler ya sabır çekmeye başlamıştı...Genç kızlar kapı ve pencerelere yerleşmeye başlamıştı...Artık serserilik tek elde toplanacaktı , tüm başı boşluğu ve serseriliği üstlenmeye geliyordu Rıza... Tüm bu olayların dışında kendi havasında olan Müjgan kurs için hazırlığını bitirip yola çıkmaya hazırlanıyordu...
O SABAH - 15 DAKİKA SONRA
Rıza arkadaş ekibiyle mahallenin köşesindeki yoldan yavaşça sokağa giriş yapıyordu, tüm gözler onun üzerindeydi, rıza ağır bir ifadeyle kendisine bakan gözleri selamlayarak babasının bakkal dükkanına doğru ilerliyordu arkasında onlarla serseri arkadaşı ile birlikte... Tam bakkala girecekken Müjgan bakkaldan çıkar ikisi de birden ve aniden göz göze gelirler...
Devamı ne zaman haci, meraklandık bak :)
YanıtlaSil