3 Nisan 2017 Pazartesi

Dedektif PİT'in Maceraları- DÜĞÜN

                    


Kahverengi bulutlar, kapalı kapılar ardındaki dedektifin romatizmaların da ağrıya davetiye çıkarıyordu. Ruha derinlik hissi veren şu rüzgârlar, karanlık bir geleceğin habercisi gibiydi…
***
Asuman hanımın konağı, düğün için hazırlanmıştı.  Balonlar, güller, gümüş şamdanlar, süslü sandalyeler, kırmızı halılar, büyüleyici avizeler, egzotik kanepeler ve ikramlar, türlü dünya nimetleri... Ve bütün bu şölenin başrol kahramanları. Sebastiyan, yetimhaneden kaçarak atıldığı hayatın kendisini bu noktalara getireceğinin hayal edebilirdi fakat etmedi... Çalıştı ve başardı. Ailesini hatırlamayan sebastiyan, dostluk ve zekâyı dedektifin yanında gördü fakat açlık ve sefaletten de kurtulamadı.
       

Artık bu viraneden çıkıp sosyeteye gireceği heyecanıyla son hazırlıklarını yapıyordu sebastiyan... Hüzün ve sevinci heyecanla harmanlayalı eli ayağına beli kuşağına dolanıyordu. Düğüne saatler kala hala efendisi dedektif Pit'ten günün anlam ve önemine dair malumat alamamıştı. Dünkü kınadan beri ortalıkta yoktu, sabah kahvesini de istememişti. Belki de en yakın dostu yaverinden ayrılmanın üzüntüsü içerisinde olabilirdi.

Konağın kapısında misafirleri asuman hanim tek karşılamaya başlamıştı, plandan dedektifinde orda bulunması gerekti. Erkek tarafı pek yok gibi duruyordu, sebastiyanın bir kaç okey arkadaşı o kadar, aileden kimsesiz kalıp dedektifin yardımcısı olmaya başlayalı tam tamına 10 sene oluyordu...

Asuman hanimin evlatlığı kezbanın da dikiş nakış kursundan arkadaşları ve hocaları da düğünde yerlerini almışlardı. Misafirlerin çoğunluğu Asuman hanimin zengin soylu çevresinden kişilerdi. Konağın önünden o zamanın en lüks araçları kuyruk olmuştu, park yeri sorunu baş göstermeye başlamıştı.
Uşaklar ve hizmetçiler sürekli devriye atıyor, ellerinde kanepe ve kokteyl tepsileriyle misafirleri ikrama boğuyorlardı. Kalabalık arttıkça düğün için start verilmişti. Şehrin ileri gelen müzik ve orkestra ekibiyle muhteşem bir müzik şöleni başlıyordu...


Gelin ve damat altın varaklı koltuklarına geçtiğinde eğlence tüm hızıyla devam ediyordu.  Hizmetçiler misafirlere kanepe yetiştirmekte zorlanıyorlardı. Konağın mahzenlerinde yıllanmış pek bir şey kalmamıştı... Sebastiyanın yüzünde heyecan gözlerinde endişe vardı,

Sıra evet deme faslına gelmişti, herkes yerini almış gelin ve damat heyecanla nikah masasına oturmuştu. Kapılar kapandı ve sessizlik sağlandı.
Sessizliği çatıya inmeye çalışan helikopterin sesi bozdu. Şaşkın bakışlar arasından küçük bir kalabalık çıkageldi. Önde dedektif ve arkasında 3 kişi, doğruca nikâh masasına yanaştı.

— Asuman hanım ve değerli misafirler minik bir gecikme için sizden özür dilemem gerekiyor mu? Gerekiyorsa söyleyin. Neyse konumuz bu değil zaten, sebastiyan! nerde benim kahvem!!! Ahhh tanrım.  Neyse boş ver. Bu nikâh kıyılamaz millet, New Mexico eyaletinin bana verdiği yetkiye dayanarak bu nikâhı ben kıyacağım. Babaannemin lanet varis çoraplarını görmüş gibi bakmayın. Yerlerinize gecen ve beni izleyin. Sebastiyan senin için yer altından şahit getirdim. Duymuşundur isimlerini Victor... Samuel... Ve Frank.


Gelin ve damadın Asuman hanımın ile birlikte 4 şahidi olmuştu.
— Evet, millet sessiz olun ve alkışlayın. Evvvvvet....söyle bakalım sebastiyan kahvem nerde ?.... Neyse dur önce Asuman hanımın yetimi kezbanı karın olarak kabul ediyor musun?
—Evet ediyorum.
—Tanrı bizi korusun! Sen söyle kızım sebastiyana koca olabilecek misin? Ona kahve yaptığın gibi benim de kahvemi yapabilecek misin? Hasta olunca 112 arayabilecek misin? Seni aldatırsa hemen boşayacak mısın? yoksa bir şans daha verecek misin ? Ona küçük sebastiyanlar verebilecek misin?
—Evet… Evet... Hepsine evet...

— O zaman bende sizi tanrının huzurunda birbirinize bağlıyorum…


Tanrım,  sevgili misafirler, gelin ve damat. Bugün buraya niçin geldiğimizi unutmayalım, ask ve sevgiyi kutsamak ve sevenlerden olmak için geldik. Simdi tanrının bu cifte Mutluluk vermesi için kalplerimizi dua ile dolduralım ve bunu tanrıya sunalım. Bu arada gençlerin duaya katılım seklini değiştirip aramıza katılmalarını istemek zorundayım.

Evet, sevgili misafirler Tanrıya şükranlarımızı bildikten sonra asil konumuza dönelim herkesin beklediği o ana geldik,  takı töreni... Yerinden kalkamaya çalışanları görüyorum,  ama boşuna uğraşmayın. Kapıdaki arkadaşları uyardım ben bitti demeden bitmez beyler... Herkes elini o lanet cebine sokacak bugün. Hazırsanız sırayla gelin damadın yanına alayım sizleri. Önce ağır misafirlerimiz..

Samuel beyden maimi de bir yazlık,  cömertliğiniz göz kamaştırıcı efendi Samuel...  Efendi Victor den Teksas da bir çiftlik... Evet, sırada efendi Frank var ondan da İbiza da bir ada... Aman tanrım bu nasıl bir cömertliktir, tanrı ile yarışıyor bu adamlar... Hey Millet ayağa kalkın ve bu cömertliği alkışlayın.

Evet, sırada fakirler.

  Damat’ın kayınçosundan bir altın saat, şöyle bir bakıyoruz çakma mı diye, ama bu gerçek... Tamam, kayınço sen yerine geçebilirsin ayakta kalma, masanda limonata ve kuru pastan seni bekliyor..
    El Salvador’da ki yeğeni de aramızda kocaman bir alkış gönderelim ona... Hey dostum o lanet binadan ne istedin... Neyse bir Salvador bileziği ile aramıza katılımını kutluyoruz... Diğer hayırsız yeğeninden bir çeyrek altın... Tedaş müdürü ekip arkadaşları adına bir çeyrek takarak bizleri mesut ediyor... oooo aramızda kimleri görüyoruz, millet herkes buraya baksın, ablacım şu çocuk senin mi?  eee seninse kaldır şuradan bebeni, bak görmüyor musun şurada değerli misafirlerimizi sunuyoruz... Evet, Nerede kalmıştık aramızda çok değerli ve saygıdeğer bir misafirimiz var, bizlerle yıllar önce tanışmış ve kendini bize ve topluma sevdirmiş bir şahsiyettir kendisi... Engin bilgisi tecrübesi ile Toplumun ana hartellerine nüfus etmiş, sorunlara çözüm önerileri sunmuş ve toplumu rehabite noktasında uzun mesafeler almış biri olarak bu yılki Noel barış ağacını da kazanmıştır. Simdi onu gelin ve damadın yanına sahneye davet ediyorum tabi coşkulu bir alkışla... Müjgân ve Rıza…

Törenin hızı düşerken kalabalıklar da yavaş yavaş ayakaltından çekilmeye başlandı. Davetlileri uğurlamak asuman hanıma gecenin hasılatını toparlamak ve damadın kulağına efsunlu fikirler fısıldama işi de dedektife kalmıştı. Genç çift dedektifin ayarladığı uçakla efendi Frank’in hediye ettiği adaya doğru yola çıktılar. Dedektif genç çift ve asuman hanım ile birlikte son kahvesini de içtikten sonra ceketini omuzuna atıp sigarasını da yaktı ve karanlık sokaklar arasında kayboldu.
  




-TÜL KEDİSİ-

ABSURD GENCİN AĞZINDAN: Yıl 1990 İstanbul’da, güzeller güzeli bir kız, fedakâr bir anne, cefakâr bir baba varmış. Anne ölünce bab...