Kahverengi bulutlar, kapalı kapılar
ardındaki dedektifin romatizmaların da ağrıya davetiye çıkarıyordu.
Ruha derinlik hissi veren şu rüzgârlar, karanlık bir geleceğin habercisi
gibiydi…
***
Asuman hanımın konağı, düğün için
hazırlanmıştı. Balonlar, güller, gümüş şamdanlar, süslü sandalyeler, kırmızı halılar, büyüleyici avizeler, egzotik
kanepeler ve ikramlar, türlü dünya nimetleri... Ve bütün bu şölenin başrol
kahramanları. Sebastiyan, yetimhaneden kaçarak atıldığı hayatın kendisini bu
noktalara getireceğinin hayal edebilirdi fakat etmedi... Çalıştı ve başardı.
Ailesini hatırlamayan sebastiyan, dostluk ve zekâyı dedektifin yanında gördü
fakat açlık ve sefaletten de kurtulamadı.
Artık bu viraneden çıkıp sosyeteye gireceği heyecanıyla
son hazırlıklarını yapıyordu sebastiyan... Hüzün ve sevinci heyecanla
harmanlayalı eli ayağına beli kuşağına dolanıyordu. Düğüne saatler kala hala
efendisi dedektif Pit'ten günün anlam ve önemine dair malumat alamamıştı. Dünkü
kınadan beri ortalıkta yoktu, sabah kahvesini de istememişti. Belki de en yakın
dostu yaverinden ayrılmanın üzüntüsü içerisinde olabilirdi.
Konağın kapısında misafirleri asuman hanim tek
karşılamaya başlamıştı, plandan dedektifinde orda bulunması gerekti. Erkek
tarafı pek yok gibi duruyordu, sebastiyanın bir kaç okey arkadaşı o kadar,
aileden kimsesiz kalıp dedektifin yardımcısı olmaya başlayalı tam tamına 10
sene oluyordu...
Asuman hanimin evlatlığı kezbanın da dikiş nakış
kursundan arkadaşları ve hocaları da düğünde yerlerini almışlardı. Misafirlerin
çoğunluğu Asuman hanimin zengin soylu çevresinden kişilerdi. Konağın önünden o
zamanın en lüks araçları kuyruk olmuştu, park yeri sorunu baş göstermeye
başlamıştı.
Uşaklar ve hizmetçiler sürekli devriye atıyor,
ellerinde kanepe ve kokteyl tepsileriyle misafirleri ikrama boğuyorlardı.
Kalabalık arttıkça düğün için start verilmişti. Şehrin ileri gelen müzik ve
orkestra ekibiyle muhteşem bir müzik şöleni başlıyordu...
Gelin ve damat altın varaklı koltuklarına
geçtiğinde eğlence tüm hızıyla devam ediyordu.
Hizmetçiler misafirlere kanepe yetiştirmekte zorlanıyorlardı. Konağın
mahzenlerinde yıllanmış pek bir şey kalmamıştı... Sebastiyanın yüzünde heyecan
gözlerinde endişe vardı,
Sıra evet deme faslına gelmişti, herkes yerini
almış gelin ve damat heyecanla nikah masasına oturmuştu. Kapılar kapandı ve
sessizlik sağlandı.
Sessizliği çatıya inmeye çalışan helikopterin sesi
bozdu. Şaşkın bakışlar arasından küçük bir kalabalık çıkageldi. Önde dedektif
ve arkasında 3 kişi, doğruca nikâh masasına yanaştı.
— Asuman hanım ve değerli misafirler minik bir
gecikme için sizden özür dilemem gerekiyor mu? Gerekiyorsa söyleyin. Neyse
konumuz bu değil zaten, sebastiyan! nerde benim kahvem!!! Ahhh tanrım. Neyse boş ver. Bu nikâh kıyılamaz millet, New
Mexico eyaletinin bana verdiği yetkiye dayanarak bu nikâhı ben kıyacağım.
Babaannemin lanet varis çoraplarını görmüş gibi bakmayın. Yerlerinize gecen ve
beni izleyin. Sebastiyan senin için yer altından şahit getirdim. Duymuşundur isimlerini
Victor... Samuel... Ve Frank.
Gelin ve damadın Asuman hanımın ile birlikte 4
şahidi olmuştu.
— Evet, millet sessiz olun ve alkışlayın.
Evvvvvet....söyle bakalım sebastiyan kahvem nerde ?.... Neyse dur önce Asuman
hanımın yetimi kezbanı karın olarak kabul ediyor musun?
—Evet ediyorum.
—Tanrı bizi korusun! Sen söyle kızım sebastiyana
koca olabilecek misin? Ona kahve yaptığın gibi benim de kahvemi yapabilecek
misin? Hasta olunca 112 arayabilecek misin? Seni aldatırsa hemen boşayacak mısın?
yoksa bir şans daha verecek misin ? Ona küçük sebastiyanlar verebilecek misin?
—Evet… Evet... Hepsine evet...
— O zaman bende sizi tanrının huzurunda birbirinize
bağlıyorum…
Tanrım,
sevgili misafirler, gelin ve damat. Bugün buraya niçin geldiğimizi
unutmayalım, ask ve sevgiyi kutsamak ve sevenlerden olmak için geldik. Simdi
tanrının bu cifte Mutluluk vermesi için kalplerimizi dua ile dolduralım ve bunu
tanrıya sunalım. Bu arada gençlerin duaya katılım seklini değiştirip aramıza katılmalarını
istemek zorundayım.
Evet, sevgili misafirler Tanrıya şükranlarımızı
bildikten sonra asil konumuza dönelim herkesin beklediği o ana geldik, takı töreni... Yerinden kalkamaya çalışanları
görüyorum, ama boşuna uğraşmayın.
Kapıdaki arkadaşları uyardım ben bitti demeden bitmez beyler... Herkes elini o
lanet cebine sokacak bugün. Hazırsanız sırayla gelin damadın yanına alayım
sizleri. Önce ağır misafirlerimiz..
Samuel beyden maimi de bir yazlık, cömertliğiniz göz kamaştırıcı efendi Samuel... Efendi Victor den Teksas da bir çiftlik... Evet,
sırada efendi Frank var ondan da İbiza da bir ada... Aman tanrım bu nasıl bir
cömertliktir, tanrı ile yarışıyor bu adamlar... Hey Millet ayağa kalkın ve bu
cömertliği alkışlayın.
Evet, sırada fakirler.
Damat’ın
kayınçosundan bir altın saat, şöyle bir bakıyoruz çakma mı diye, ama bu
gerçek... Tamam, kayınço sen yerine geçebilirsin ayakta kalma, masanda limonata
ve kuru pastan seni bekliyor..
El Salvador’da
ki yeğeni de aramızda kocaman bir alkış gönderelim ona... Hey dostum o lanet
binadan ne istedin... Neyse bir Salvador bileziği ile aramıza katılımını kutluyoruz...
Diğer hayırsız yeğeninden bir çeyrek altın... Tedaş müdürü ekip arkadaşları
adına bir çeyrek takarak bizleri mesut ediyor... oooo aramızda kimleri
görüyoruz, millet herkes buraya baksın, ablacım şu çocuk senin mi? eee seninse kaldır şuradan bebeni, bak
görmüyor musun şurada değerli misafirlerimizi sunuyoruz... Evet, Nerede
kalmıştık aramızda çok değerli ve saygıdeğer bir misafirimiz var, bizlerle
yıllar önce tanışmış ve kendini bize ve topluma sevdirmiş bir şahsiyettir
kendisi... Engin bilgisi tecrübesi ile Toplumun ana hartellerine nüfus etmiş,
sorunlara çözüm önerileri sunmuş ve toplumu rehabite noktasında uzun mesafeler
almış biri olarak bu yılki Noel barış ağacını da kazanmıştır. Simdi onu gelin
ve damadın yanına sahneye davet ediyorum tabi coşkulu bir alkışla... Müjgân ve
Rıza…
Törenin hızı düşerken kalabalıklar da yavaş yavaş ayakaltından
çekilmeye başlandı. Davetlileri uğurlamak asuman hanıma gecenin hasılatını
toparlamak ve damadın kulağına efsunlu fikirler fısıldama işi de dedektife kalmıştı.
Genç çift dedektifin ayarladığı uçakla efendi Frank’in hediye ettiği adaya doğru
yola çıktılar. Dedektif genç çift ve asuman hanım ile birlikte son kahvesini de
içtikten sonra ceketini omuzuna atıp sigarasını da yaktı ve karanlık sokaklar arasında
kayboldu.