30 Temmuz 2012 Pazartesi

0.07 Victor IV

                                                               
                                      4.BÖLÜM



Victor FB 1907 tipi jetiyle hastanenin çatısına iniş yapmıştı..Hastanede tüm hazırlıklar tamamlanmıştı, Samuel ve en güvendikleri 2 adamıyla Frank'in ameliyatını yapacaktı Victor...
  Samuel Frank'in ameliyatında çok fazla kana ihtiyaç duyacaklarını biliyordu, çünkü son zamanlarda  doktoru Frank'e '' evladım sen ne kansız biri çıktın öyle'' diye küfür içerikli teşhislerde bulunmuştu. Frank'in vücudunda demir miktarı miligramda (mg) yok artık dedirten cinstendi. Serkeşt hayat biçimi Frankin yaşamında normal olmayan sonuçlar doğurmuştu. Doğurmuştu demişken, hastane boşaltılmadan hemen önce dünyaya bir erkek çocuğu gelmişti, Samuel onun adının ''FRANK'' olmasını istemişti...ailesi de korkudan  kabul etmek zorunda kalmıştı... Kim bilebilir belki ilerde bu çocuk Viktorun kurmuş olduğu suç imparatorluğunun varisi olacaktı
 Samuel kan sıkıntısı çekmemek için adamlarına şehirdeki tüm hastanelerden 0 RH - kanların hepsini toplamalarını emretmişti. Şu an ise ellerinde toplamda  yaklaşık aşağı yukarı üç aşağı beş yukarı  2500 ünite kan bulunuyordu.Hala da yetmezlik kaygısı yaşıyor ve yer altındaki dostlarından yardım talep ediyordu...

  Ameliyat başlamıştı,samuel Frank'in iki kolundan ikişer ünite kan vermeye başlamıştı, Viktor soğukkanlılığını koruyarak önce kurşunu çıkarmak istiyordu, kurşunun dış yapısını oluşturan bileşenlerin dokular üzerinde enfeksiyon yapma kabiliyeti kazanmaya başlamıştı bile... Hızlı bir bıçak hareketiyle yarayı açmıştı,bıçakla yara açmada  victor'un üstüne kimse yoktu, hızlı ve temiz yara açardı...
   Kurşun derinde saklanıyordu, kaburgaları delip dalağı parçalamış, ciğerden payını almış böbreğe gelmeden önce safraya uğramış oradan çıkışta da böbrekteki taşa çarparak ancak durabilmişti.
  Bir anda Victor'un eli ayağa titremeye başlamıştı, açlıktan mı yoksa nazar mı değmişti, bu nazar olamazdı çünkü duvarda nazar duası vardı  bu olsa olsa açlıktan olabilirdi...Tabi ya iki gündür bir şey yememişti kandaki şeker miktarı düşmüş beyne giden oksijenin kalitesindeki azalma neticesinde elde ve ayakta geçici titremeler meydana getirmişti.Bir anlık hata ile atardamarların bir kolu olan 'atara atar' çeken damarı yerinde söküp almıştı...O andan itibaren ortalık bir anda kan gölüne döner, Samuel hemen Frankin  her iki koluna da 10 ünite kan bağlar... Frank'in vücudu deli gibi kan yiyordu, ameliyata başlayalı daha  10 dk olmuştu fakat 120 ünite kan kullanılmıştı...Su gibi kan içiyordu vücudu, Victor'un paçasından kan akıyordu artık, yüzü gözü kana bulanmıştı.
  Victor strese girmişti, Frankin kalp atışlarında sıklık giderek azalmaya yüz tutmuştu, bu sonun başlangıcı olmalıydı, hemen bir şeyler yapmalıydı, saat 3 yönünde Frank'e sürekli kan pompalayan Samuel'e ilişti gözleri... kanlı ve buğulu gözleriyle onu şöyle bir süzdükten sonra dilinin altındaki baklayı tükürdü...
   - Samuel hemen aç şu lanet radyoyu ve mozartın 9. senfonisinin ankara havasına uyarlanmış halini dinleyelim... sonra da best Fm mesaj at ve sıradaki damar parçayı Frank için çalmalarını emret. Çantamda da alman çikolatası olacaktı onu bana getir  birde bana sütlü, az şekerli ve içerisinde parça bitter çikolatalı bir kahve getir... Hadi daha burada mısın... Frank'in ölmesini mi istiyorsun hadiiii...
  Vücudundaki azalmış olan kafein miktarını arttırmak isteyen victor, bunu kahve çikolata ile sağlamak istiyordu...kahve ve çikolata faslından sonra ameliyata tekrar girişir, kıvrak bilek hareketleriyle parçalanan damarları dikmeye başlar... Frank neredeyse kendi kanında boğulacaktı, kurşun tüm damarların toplandığı mekana isabet etmişti...burada neredeyse ateş edeni tebrik etmemek elde değildi mükemmel bir atıştı, bu adamı kendi ekibine bile almayı düşünmüştü...

  Öte yandaki pencereden Samuel, hastanenin etrafını saran on binleri  görmüştü, tüm bu insanlar Frank'in sevenleriydi aralarında ölüm haberini bekleyen helvacılar da yok değildi...Tüm yer altı dünyası yeryüzüne çıkmıştı, Frank'ten bir haber bekliyorlardı...arka sokakların azılı çeteleri de oradaydılar,en ön saflarda ise Frank'in yahşi cazibesine kapılmış leylalar yer alıyordu.
 İmsak vaktinde başlayan ameliyat hala devam ediyordu, kan rezervinin yarısından çoğu tükenmiş,vakit ise öğle olmuştu, cemaat kiliseden dağılıyordu , peder ve bazı cemaat  hastanenin önünde ayin düzenlemek istiyorlardı, kapıdaki ordu buna pek sıcak bakmıyordu. Victor hala damar dikiyordu, çete lideri kendi adamını dikemez tezini çürütmek üzereydi... Samuel ise  Frank için dua ediyor, motive edici sözler uyduruyor,yer yer de saçma sapan ağıtlar yakıyordu...
Hastanede ve çevresinde güvenlik fevkalade yüksekti, havadan ve karadan hastane korunuyordu, karadan victor'un daha önce yeryüzüne çıkmamış gizli ordusu tarafından korunuyordu sayıları on binleri buluyordu, havada ise savaş jetleri ve helikopterleri güvenliği sağlıyorlardı...hastaneye düzenlenecek her türlü saldırı için tüm önlemler alınmıştı,radarlar kurulmuş hazırda bekleyen roketatarlar, füzeler ve kimyasal silahlar  hazırda bekletiliyordu... Havada kuş dahi yoktu samuel hepsinin avlanmasını emretmişti...Daha önceden de iş bitiminde hastanenin havaya uçurulacağı için hastanenin kolonlarına C4'ler kilo kilo yerleştirilmişti
Samuel'in görevlendirdiği bazı adamlar ise, bekleyenlere çay ve yumurtalı kızarmış ekmekler dağıtıyorlardı, fazla almak isteyenler ve arbedeye neden olanla vuruluyordu.

  Her şey tam güzel ve yolunda gidiyor derken birden 3 el silah sesi duyuldu ve tüm ordu teyakkuza geçti,ortalık bir anda karıştı kalabalık arasından da silah sesleri ve çığlıklar yükselmeye başladı.Kimse bir şey anlamamıştı ki  jet ile helikopter havada vurularak halkın toplandığı meydana insanların üzerine düştü.Her şey bir anda oluyordu,insanlar havaya bakarlar ve onlarca savaş helikopterinin üzerlerine ateş açacaklarını görürler, kaçmak isterler fakat nafile adam dahi atamazlar...Saniyeler içinde ortalık mezbahaya döner ,sağa sola kaçmaya çalışan halkın üzerine muazzam bir saldırı planlanmıştı, ordu da savunmaya geçmişti onların görevi halkı korumak değil Victor'u korumaktır zaten bir şeyde yapamıyorlardı tüm silahlar çalışmaz hale gelmişti...Bu daha önceden planlanmış bir saldırıydı birileri herşeyi daha önceden biliyordu...Bu bir SİBER savaştı...

Hastaneden kalabalığa karşı bir nida yükselir ve tüm o yaşananların sadece bir başlangıç olduğunu haykırırcasına....

- '' Victor vuruldu, victor vuruldu, victor vuruldu...

- '' Samuel kaçırıldı, samuel kaçırıldı, samuel kaçırıldı....

21 Temmuz 2012 Cumartesi

0.07 Victor III


                                         3.BÖLÜM



 Frank için zaman hızla akıyordu...Hazin olayın gerçekleştiği o dakikalarda dışardaki olaylardan habersiz olan samuel, Victor’un sadece kendi çete elemanlarının kullanması için kurduğu telefon şirketinin hattını kullanarak Victor’a şifreli mesaj atıyordu yaşadıkları hazin mağlubiyetin sadece ufak bir kısmından bahsediyordu… Aradıkları adamın kendilerine bıraktığı nottan ve bu notun içeriğinden bahsetmişti. Samuel artık yıllardır sürdürdüğü çalışmaların  yorgunluğunu hissetmeye başlamıştı, yıllardan beri ilk defa böyle bir durumla karşılaşmıştı. Yaşlı bedeni bu duruma dayanamıyordu… Mesajını bıraktıktan sonra, bardağında kalan son sodasını da yudumladıktan sonra, ne yapacağını bilemez bir durumda kapıya yönelir… Ayakları kendini geri geri götürüyordu, sanki dışarda çok sevdiği arkadaşı Frank’in yaralı bedeninin tozlu kaldırımda yattığını biliyormuş gibi… Barın duvarlarına tutunarak kendini dışarı atar, o an yanan minibüslerini gördüğünde artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı… Yaşının verdiği olgun ve sabırlı duruşu kendini kaybetmesini önlüyordu. Fakat biraz daha ilerlediğinde yerde kanlar içinde yatan Frank’i görmesiyle başından aşağıya kızgın yağlar dökülmüştü, yüksek kale burçlarından… Yıllarca kendini taşıdığı o yorgun o bitkin ve o kıkırdakları arasında  eklem sıvısı kalmamış dizleri üzerine yıkılır ve gözlerinden yıllar sonra ilkbahar yağmurlarını anımsatan  yaşlar akmaya başlar…
Hazin bir tabloydu… O an ciğerleri parçalayan ağıtlar yakılmalıydı, pervasızca gidip ağlama duvarlarına ağlanmalıydı İnsan nasıl dayanırdı bu acıya elem ve kedere
O andan itibaren artık bir şey düşünemiyordu, beyni durmuştu… Son bir gayretle ayağa kalkıp, hemen Frank’in yanına gidip nabzına baktı… Hissedemiyordu yoksa… Hayır, hayır diye kendi kendine söylendi… Bu durumda aranacak tek kişi vardı… Ne olursa olsun Victor aramalıydı, Victor sevmezdi böyle aranmayı fakat başka çare yoktu… Hemen özel hattan onu aradı. Heyecanlı bir o kadar da çaresiz ses tonuyla konuşmaya başladı hemen…

- Victor, pusuya düştük yardıma ihtiyacımız var, adamları öldürdüler Frenk’te ağır yaralı… Durumu çok kötü nabzını alamıyorum… Hemen yardım etmen lazım…

Victor kendini kaybetmeden hemen düşünmeye ve plan kurmaya başlamıştı bile. Soğukkanlılığını bu saatten sonra artık koruyamazdı, hem itibarı hem de kardeşi gibi gördüğü frank vardı ucunda.

- Bunu size kim yaptı biliyorum… Sen Frank’in yanında bekle hemen ambulans helikopteri gönderiyorum, benden önce oraya gelirse onunla birlikte ayrılın oradan siz… ARTIK SAHALARA İNİYORUM samuel… Bunun bedelini ödeteceğim herkese… 

Samuel Victor’un bu sözlerine çok şaşırmıştı, yıllardır operasyonları ona yaptırırdı… Her şeyin değişeceğini biliyordu… Tekrardan kendine gelerek Frank’i düşünmeye başladı...

Victor telefonu kapatır kapatmaz hemen başkanı arar ve sert ve tehdit içerikli cümleler kullanır… Kendisinden acil olarak birkaç şey istediği söyler ve sıralar: 


Tüm savaş uçaklarını ve helikopterlerini emrine verilmesini… Adamlarının yok edildiği mahalleyi ve bunu yapan 18.cadde çetesinin bulunduğu mekanları havaya uçuracağını ve buna izin verilmesini polisin bu olayların dışında kalmasını… Ve tam donanımlı bir hastanenin sonradan havaya uçurulmak koşuluyla boşaltılıp Frank için ayarlanmasını ister… Büyük bir intikam ve gövde gösterisiyle tekrar sahalara ineceğini belirterek… Bu istekleri yapmadığı takdirde de tüm şehri yok edeceği ve kimseye acımayacağını söyler. Eğer Frank’e bir şey olursa da bunun hesabını herkesten soracağını ve bu için başkana kadar gidebileceğini tehditvari cümlelerle ifade eder… Tüm çete elemanlarına haber saldırıp toplanmalarını ve kendisinden emrini beklemelerini… Cephanelerindeki tüm silahları da çıkarmalarını ve hazır halde beklemelerini söyler. 
Güneşin doğmasına yakın operasyonların başlayacağını söyler ve herkese görevlerini söyler… Emir kısa ve gayet netti O MAHALLE HARİTADAN SİLİNECEK VE 18.CADDEDEN KİMSE SAĞ ÇIKMAYACAK TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ KALMAYACAK.

Özel karargâhının çatısına çıkıp hazırlattığı kendisine ait olan savaş helikopterine binerek oradan uzaklaşır… Arkasına doğan güneşi alarak yoluna devam eden Victor’un zihninde akıl almaz planlar dönüyor, intikam çanları çalıyordu… 

Karargâhta müthiş bir hareketlilik vardı, başkan korkusundan tüm uçak ve helikopterleri Victor’un emrine vermişti… Hepsi karargâha gelerek Victor’un emrini beklemeye başlamışlardı. Kimse ne olacağını tahmin edemiyordu sadece tek bildikleri Victor’un sahalara inmesinin pek hayra alamet olmayacağıydı… 


Diğer taraftan samuel, gelen helikopterle Frank’i Victor’un ayarladığı hastane götürmek için yola koyulurlar… Victor samuel’e bir görev daha vermişti hastane çevresine kimsenin almamasını tüm çalışanların ve hastaların dışarı çıkarılmasını söylemişti… Ameliyatı ve gerekli tüm müdahaleleri Victor yapacaktı, artık herkesten şüpheleniyordu, başkana da güvenemezdi…

 Geçmişte çok fazla yaralandığı için ve bu konularda uzmanlaşmıştı. Artık samuel ve Frank’in yapmaları gereken tek şey Victor’u beklemekti… Victor operasyonu başlatmıştı emirleri ardı ardına veriyordu, seri bir şekilde ilk önce helikopterlerden  ve uçaklardan oluşan β takımına 18.cadde çetesinin tüm sığınak yuvalarını yok etmelerini… 

İkinci grup olan α takımına da Frank'in kanının döküldüğü toprakların yok edilmesini kanının yerde kalmaması emrini verir… 


Kendisinin de bizzat bu operasyonda yer alacağını söyler…aynı anda hızlı bir bombalama süresinde her iki tarafta da taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmamıştı..hem karadan hemde havadan yapılan bu saldırı sonucunda 18.cadde çetesine ölümcül bir darbe vurmuşlardı..tarih sahnesinden çekilmişlerdi artık...

Victor düşmanlarını tek tek yok ediyordu, bu intikam yıllarca konuşulacaktı...Artık kimse Victor ve adamlarına dokunma cesareti gösteremeyecekti.


Saldırının ardından Victor olay yerine gelerek, 18.cadde çetesi liderini yaralı bir halde bulur ve konuşturur..Fakat hiç beklemediği cevaplar alır,adam operasyon emrini kendisinin vermediği söyler, son zamanlarda yeni birinin çıktığını ve herkese meydan okuduğunu söyler... Dış güçler tarafından desteklendiğini ve buradaki herkesi piyasadan silmek istediğini ve  buranın tek hakimi olmak istediğini söyler.Victor düşünceli tavrıyla ve bir o kadar da intikamını tam alamamanın verdiği hırsla oradan uzaklaşır...artık hiç tanımadığı bir düşmanı vardı üstelik o kendisini tanıyordu...bundan sonra işinin daha zor olduğunu biliyordu..hemen oradan jet uçaklardan biriyle  Frank'in yanına gitmek için uzaklaşır...






18 Temmuz 2012 Çarşamba

0.07 Victor II


  2.BÖLÜM

Karanlık geceleri seven Viktor ve çetesi genellikle operasyonlara gece çıkarlardı,sessiz ve tenhalığı kendilerine düstur edinen bu ekip...Yine bir akşam üzeri güneşin dünyanın bu tarafına küstüğü zaman diliminde yola koyulmuşlardı,izbe diye tabir edilen yollardan korkusuzca ve pervasızca ilerliyorlardı.
Samuel ve frank yanlarına birkaç adam alarak konuşturdukları adamın söylediği bara doğru yola çıkmışlardı…Yol boyunca yine çenesini tutma sorunu yaşayan frank rahat duramıyordu sürekli Samuel’i konuşturma çabası içerisindeydi…Samuel ise olgunluk evresini tamamlamış ihtiyarlık dönemi arifesinde olması münasebetiyle pek bir konuşma ihtiyacı hissetmiyordu...Çok az konuşurdu mesajları genellikle tehdit vari, şantaj kokan, kırıcı,  delici, ve kesici  birkaç cümleden ibaretti…Samuel’in bu yapısını Frank’te biliyordu fakat uslanmaz  şımarık bir zengin bebesi gibi davranıyordu…Samuel Frank’i severdi o yüzden bu haylazlık sosuna bulanmış serseriye pek bir şey demiyordu…Frank’in aralarına katıldığı o gün gözünün önünde sahnelenmişti bir an..

Frank daha ilkokul çağlarındaydı, mahalledeki tüm çocukları emri altına almış onlara tüm kumar çeşitlerini öğretiyor daha sonra diğer mahallelere gönderiyordu oralardaki oyunlarda dönen paraları bu çocuklar vasıtasıyla topluyordu. Daha o yaşta büyük bir servet kazanmaya başlamıştı. Kazandıklarını dağıtarak âlemde nam yapıyor, adını tüm çocuklar saygıyla anıyordu… Yüzden fazla çocukla muazzam bir çete kurmuştu, kötü yolda dizel gibi çalışan zekâsıyla yaptığı bu işlerle Viktor’un dikkatini çekmişti… Ne kadar da dizel olsa Viktor’un zekâsıyla aynı yoğurda kaşık sallayamazdı… Frank’in zekâsı ancak Viktor’un ömründen bir nefes olabilirdi… Frank’in ipe sapa gelmez hayalleri de vardı dünyanın en büyük yer altı kumarhanesini kurmak istiyordu. Çetesiyle birlikte şampiyonlar ligine ön elemesiz katılmak istiyordu… Aralarında en makul isteği ise, yakın arkadaşlarından oluşan XXL double serseri isimli bir marjinal müzik grubu kurmaktı, Bu genç yaşındaki hırsı ne büyük İskender de,  ne de cengiz handa vardı… Neden bu kadar hırsla dolu olduğunu kimse bilmiyordu. Babasını hiç görmemişti annesi de kendisi daha çok küçükken ölmüştü… Frank’i kimin büyüttüğü ve kimin buna bu serserilikleri öğrettiği hala meçhuldü… Victor’unda en çok merak ettiği soru buydu… Viktor bu genç çete reisini ekibine nasıl katacağını tabi biliyordu o kadar zeki yaptık adamı… Ona sonsuzluğu yüceliği, vaat ediyordu, ona cennetten arsalar hediye ederek onure ediyordu… İstediklerine ve arzularına ancak kendisiyle birlikte çalıştığında ulaşacağını söylüyordu… Bu kibri tavan yapmış Frank’i ancak bu yolla yanına çekebilirdi… Onu hayallerine sadece kendisinin ulaştıracağına inandırmıştı… O günden bu yana kendisine şartsız itaat karşılığı istediği her şeyi vermiştir…
Samuel ve Frank’in yolculuğu tüm hızıyla devam etmekteydi, yolda acıktığını karnından gelen gaip seslerden anlayan Samuel, her zamanki kebapçısına gidip bir şeyler alacağını zihninde mütalaa yaptıktan sonra dile döker… Samuel’in bir özelliği de asla başkasıyla birlikte yemek yemezdi, her zaman bir köşeye çekilir, orada tek başına yerdi… Yine o günlerden biri olmuştu,  2,5 ekmek arası boylu boyunca uzanmış acılı mı acılı Meksika usulü buffalo etinin but diye tabir ettiğimiz kısmından yağsız olarak hazırlanmış etle doluydu, yanında da vazgeçilmezi acılı şalgamı vardı. Çok kısa süren yemek yeme faslı da bittikten sonra tekrar yola yola koyuldular… Viktor’un olmadığı zamanlarda kontrol her zaman Samuel de olurdu…Etrafı kontrol ettikten sonra bara yakın bir yerde minibüslerini bir duvar dibine park ettiler… 
Arabadan Samuel ve frank iner… Samuel diğer adamlara arabada beklemelerini ve silah sesi duydukları anda arka bagajdaki ağır silahlarla barı yakıp yıkmalarını emreder… Bu tür çatışmalı operasyonlar her zaman Samuel’in haz duyduğu bir aktiviteydi…

Barın kapısının önüne gelen Samuel ve Frank derin bir nefes alırlar, tıpkı bir kenar mahalle dilberi edasıyla... Dururlar ve kafalarını kaldırıp umursamaz ve ukala bir surat ifadesi takınarak barın ismini mırıldanırlar, bunu yaparken ki surat ifadeleri tıpkı hoşlanılmayan bir yemek yedildiğinde yüzde oluşan kıvrımlar meydana getirdiği sansasyonel bir çağrışım içerir gibiydi…
-         178 BUSKERS 178
-         Hey Samuel, bu lanet olası yerde bu tarz lüks bir barın olması sence normal mi?
-         Tanrı aşkına Frank söyler misin, bundan bize ne… Lanet olası mekâna girelim ve şu adamı bulalım…
Kapıda güvenlik adına kimsenin olmaması Samuel’in pek umurundaymış gibi görünmüyordu. Frank’inde etrafa şaşkın bakışlarıyla da ellerini kollarını sallayarak rahatça içeriye girmişlerdi, Samuel’in son zamanlarda hafif eğim kazanmış göbeği de bu tempoya uyuyordu... İçeri kısma doğru ilerlediler ve o da ne öyle. ! 
   Gördükleri karşısında ikisi de çok şaşırmışlardı, böyle bir yere gelebileceklerini bilmiyorlardı… Girdileri mekânın ortasında büyük bir sahne ve o sahnenin ortasında herkes çılgınca dans ediyordu, yüksek desibelde çalan müzik şuur kavramını ortadan kaldırmıştı…
Bir kenara geçip mini bara doğru ilerlediler, boş koltuklara oturup barmene bir el hareketi çektiler ve yanlarına çağırdılar…

SAMUEL: hey dostum bana bir soda limonlu, affedersin gelirken kebap yemiştim de… Fakat limon dilimleri ince olarak ve dairesel kesilsin ve de 3/2 oranında sodayla temas etsin, aşırısı mideme dokunuyor da…

FRANK: Ahbap bana da bir Su sek olsun… Ama yoksa burayı dağıtmak zorunda kalırım…
BARMEN: Tamam efendim, hemen getiriyorum sek suyunuzu… şeyyy!  Su çeşme suyumu olsun yoksa damacana suyu mu olsun bilemedim şimdi…
Frank barmenin sözlerindeki alayvariliği fark etmişti, fakat bunları duymamazlıktan gelmeye çalıştı… Çünkü aradıkları adamı bulmadan bu barmeni burada haklayamazdı… Samuel sodasını içtikten ve hafif bir rahatlık sezdikten sonra hemen konuya girerek barmeni kendi üslubuyla sorguya çekmeye başlar.
          SAMUEL: Bak dostum, adın neydi senin…
          BARMEN: addy efendim…
          SAMUEL: bak addy, adın bir şeye benzemiyormuş… Kim koydu lan bu ismi sana…..
        BARMEN: şeyyy….ııııııı…..ann..
        SAMUEL: Neyse şimdi  konumuz bu değil geçelim bunları… Şimdi sana soracağım soruları iyi dinle bir daha sormam, kısa ve net cevaplar almadığım zaman çok kırıcı olabiliyorum, bunu da bil yani…Şimdi biz bir adam arıyoruz, adı yok ama herkes onu lakabıyla ‘’ FRODO’’ diye bilirmiş ve 4 günde bir buraya gelip kafa çekermiş… Şimdi sen bize hiç kıvırmadan bu adam kim ve en son ne zaman geldi buraya, bunların cevaplarını vereceksin…
Barmen addy, kendinden beklenmeyecek derecede emin tavırlarıyla konuşmaya başladı, sanki bu soruyu beklercesine cevapladı:
      BARMEN: Katil Frodo, sizin buraya geleceğinizi ve bana onu soracağınızı dün gece gelip söylemişti. Size vermem için bana bu notu bıraktı alın… Benle işiniz bitti artık gerisini onla halledin.
Frank hemen barmenin elinden notu çekip alır ve okumaya başlar, notta şaşırtıcı bir o kadar da tehdit içerikli cümleler yer alıyordu…

 ‘’Sizin kim olduğunuzu ve ne işler çevirdiğinizi biliyorum. Beni boşuna aramak için uğraşmayın bulamazsınız, her zaman sizden bir adım önde olacağım… Beni aradığınız her gün adamlarınızdan bir kaçının karısını dul bırakacağım’’

Şaşkın bir şekilde birbirlerine baktılar samuel ve frank, üzerlerindeki şoku atlattıktan sonra samuel düşünmeye frank ise bağırıp çağırmaya etrafa küfürler savurmaya, eline geçirdiği sandalyeleri sahneye doğru fırlatmaya başladı… Kendine hâkim olamıyordu…
-         Kim lan bu ………..!  ne demek bizden her zaman bir adım önde, samuel bir şey söyle bana kim bu adam kendini ne sanıyor bu … ! Kapatın lan şu müziğin kesini, dağılan lan sizde çıkın dışarı yoksa hepinizi gömerim buraya defolunnnnnn.
-         Sakin ol biraz Frank, sen git adamlara haber ver burayı havaya uçurmak için hazırlansınlar… Bende Viktor’a şifreli mesaj bırakıp hemen geliyorum…
Frank bu teklif hoşuna gitse gerek hemen toparlanıp gider ve tam kapıdan çıkmak üzereyken dışarda kalabalık silahlı bir grubun adamlarının olduğu minibüse doğru ateş açtıklarını görür. Yoğun ateş altında kalan adamları hemen karşılık verir fakat sayısal yetersizlik sonucu yenilirler ve minibüs alev alarak yanmaya başlar ve kısa bir süre sonra da havaya uçar…
 Adamlarının gözleri önünde yok olmasını seyreden frank ne yapacağını bilmez bir vaziyette dışarı atar kendini, olay yerinden uzaklaşan adamlardan biri Frank’i görür ve ateş eder. Kurşun sol 8-9. kaburga arasından girerek dalağın kısmi parçalanma göstermesine ve ani kan kaybına ve de bunun neticesinde beyne giden kan miktarındaki azalma, vücut kan enflasyon değerini yukarıya taşıyarak kan rezevlerinde düşüşlere neden olur ve yılların yıkamadığı adamı Frank’i bir kör kurşun tozlu kaldırım taşlarına yıkıyordu…

Yoksa artık frank yok muydu, o ve onun çılgın hayalleri. Arka sokaklar artık yalnız mı kalacaktı… Sokak çocukları artık babasız mı kalacaktı. Kumar sektöründe dönen yıllık cirolar artık kimin eline geçecekti… Yer altı dünyasındaki kumarhanelerin nabzını kim tutacaktı… Kumarhane açma izni artık kimden alınacaktı…





15 Temmuz 2012 Pazar

0.07 Victor

 1.BÖLÜM




  Sıradan dediğimiz sıradan bir günde, kara bulutların New York’un semalarından Meksika sınırlarına doğru ilerleyişini seyre duran günlerin birinde 5.caddenin sonundaki ekmek kulübesinin yanındaki bara gariplikte göz kamaştırtacak bir boyutta 3 adamın gelmesiyle artık her şey değişmeye başlayacaktı. Artık ekmek kulübesindeki ihtiyarın uykuları kaçmaya başlayacaktı... Artık barda eskisi gibi olmayacaktı.. Alkolizmin dibine vurulduğu o günler de artık mazide kalacaktı, rahatça kafa bulamayacaklardı… Mahallenin serseri tayfaları Artık kızları rahatça kesemeyecekler, yanlarına gidip gazoz ısmarlayamayacaklardı… Peki, kimdi bu lanet olası 3 adam. Ne arıyorlardı barlarında.



 Victor ( en öndeki) samuel ( ortada) ve frank 3 serseri federaldir, kendilerini teşkilatın vazgeçilmezi sanan bu pislikler… Aslında gizli bir mafya örgütüdürler..Viktor çocukken mahalledeki ihtiyar John’dan yediği dayaktan sonra yemin eder bir daha dayak yememek için ve bir çete kurar ve o günden sonra New York’un suç oranını viktorun çetesi belirlemeye başlar... Özel zevkleri arasında mahalledeki yaşlı ihtiyarları dövmek vardı... Garip bir inanışı vardı eğer o bu ihtiyarları dövmezse o ihtiyarların kendini döveceğine inanıyordu... bir süre sonra devlet bu çeteyle baş edemeyeceğini anlayınca bunlara devlet ile birlikte çalışmayı teklif ederler. Bu teklifi düşünürler ve arkalarında devlet gücü olursa hedeflerine daha çabuk ulaşabileceklerine inanırlar Ve teklifi kabul ederler.. Çok kısa bir süre de suçluların azılı düşmanı olmuşlardı… 6 aydır da devlet için çalışmaktadırlar…
Gizli olarak çalışan bu ekip istedikleri her türlü imkân ve olanağa sahiptirler ve tek yapmaları gereken devletin kendilerine verdikleri pis işleri arkasından devlet çıkmayacak şekilde bitirmekti.… Biraz gürültülü ve olaylı çalıştıklarından başkan bu pisliklerden çok şikâyetçidir fakat işleri başarmalarından dolayı onlara sabır göstermekteydi... Zaten amacı pis işleri bunlara yaptırıp, İşi bitince de hiç acımadan harcayacaktı bunları… Kullan at tarzı bir politika sürdürüyordu…
Bu ekip dünyanın daha önce hiç karşılaşmadığı kadar komik ve tehlikeliydiler…peki kimdi bu 3 kişi….

Victor:


Seçilmiş kişi, tanrının New York'a gönderdiği bir baş belası bir serseri, bir başı bozuk,umarsızlık kavramının içini dolduran,hadsizlikte sınır tanımayan yapıdadır...Bu özellikler onu çetenin beyni yapmıştır... Yönetim kurulu başkanlığına sahiptir ve tüm çete elemanlarını kendisi seçmiştir. Tüm ekip viktora köpek gibi sadıktı. Genç yaşında nasıl bu kadar başarılı ve azılı olduğunu diğer çete liderleri kendi aralarında müzakere etmişlerdir fakat bir şey bulamamışlardır.. Üstün zekâsını kullanması verilen işlerin kısa sürede bitmesini sağlıyordu… Tüm yasa dışı işleri yasal hale getiren, ekibin pisiliklerini süpürüp, halı altı yapan lanet olası bir pislikti… Elektronik bilgisinin mükemmeliyeti ‘’oha yok artık’’ dedirten cinstendi. Basit birkaç aletten korkunç derecede tehlikeli silahlar yapabilecek zekâdaydı… Tüm operasyonların planını yaparak görev dağılımında bulunur herkese ne yapacağını söyler ve kenardan sütlü kahvesine minik ev yapımı çörekleri bandırıp yiyerek operasyonları seyrederdi. Hiç bir operasyona fiili olarak katılmaz her zaman seyirci olmayı yeğlerdi…

SAMUEL:

Victor’un kusursuz demek istediğimiz fakat bundan kaçındığımız planları ve bu planları uygulayan ve ekibin tüm abur cubur rezervini kontrol eden kişi samueldir…Samuel ekibin bir şirin babası. Bir seyfo dayısı… Bir alex sidir… Bilge kişiliği operasyonlarda başarıyı getiren faktörlerdendir... Yaşı itibariyle saygıyı hak ettiğini her platformda dile getirmekten utanmayan bir utanmazdır. Tüm uyuşturucu, kadın ve silah ticaretini kontrol edebilecek karanlığa sahip olması bu ekibin içinde büyük bir pislik olduğunu gösteriyordu..kendisini bu kadar karanlık olmasına neden olay çok yıllar öncesinden olmasada gençliğinde mahalledeki bir rus kızı sevmesiyle başlar ..o rus kızın samuelin gözünün üstünde kaşının olmasını bahane edip samuelin duygularıyla affedersiniz ama bir top edasıyla kısa paslaşmalar, şık bilek hareketleriyle bildik Ronaldo uslubunu kullanarak dalga geçme rolünü benimsedi..bu duygudan yoksun rus, samuelin hayattan soğumasına daha sonra ki günlerde farklı oyun stilleriyle de samueli intiharın eşiğine fırlattı..onu tekrar hayata bağlayan ve bu denli densiz yapan kişi,umarsız tavırlarıyla viktordu..ona o rusdan ve onun gibilerden intikam alma fırsatı vererek onu hayata bağladı..

FRANK:
Ekibin en serseri ruhlu elemanı frank, pis işlerin adamı, özel operasyonlarda adam bulma sonra onu konuşturma işlerini yapan adamdır…Yer altı, yer üstü, ve arka sokaklardaki tanıdıkları yardımıyla istediği adama 5 dk dan daha kısa bir sürede ulaşması da kendine özgü bir yeteneğidir....Operasyonlarda kadın ayartılacaksa bunu frank ten daha iyi kimse yapamaz….İstediği her kadını 13 dk da konuşturma rekoru halen kendisinde bulunmaktadır. Ekipte en çok konuşan kişi olması, diğer ekip arkadaşlarına az sabır çektirmiyor değil… köpek gibi yakışıklı olması da kendine olan aşırı güvenini kamçılıyor. Ukalalıkta ve serserilikte sınır tanımayan yapısı suç oranlarının belirlendiği yıllık toplantılara geç gelmesine yada toplantılarda uyuya kalmasına yol açıyor..


Çetenin sıradaki görevi azılı bir seri katili yakalamak ve toplum nezdinde küçük düşürülmesini sağlamak daha sonrada adaletin kucağına atmaktı..Yine operasyonu viktor yönetecekti görev dağılımını hemen yapmıştı frank arka sokaklardaki ahbaplarını devreye sokacaktı.Samuel  de yer altındaki dostlarını uyandıracaktı.Aradıkları seri katil haftanın 3 günü çalışıyordu ve sadece 1 cinayet işliyordu ve çok temiz çalışıyordu arkasında pek kirli çamaşır bırakmıyordu...zekasını konuşturan viktor adamı nasıl bulacağını anlamıştı...3 gün çalışıp tek cinayet işleyen bir adam 4.gün kafa çekmeye gideceğini biliyordu...Çalışmalara başladıktan 1 saat  sonra frank katilin yerini bilen bir adamı bulup konuşturmaya başlamıştı bile..Özel karargahlarına getirdiği adamı sorguladığı sırada ..içeriye viktor ve samuel gelir ve macera başlar....
Samuel hemen atılır ortaya :
- Neden dövüyorsun adamı böyle frank?
- Bize katilin yerini söyleyecek.
-Bu lanet pisliği yeterince uzun döversen lanet olası Chicago yangınını bile kendisinin çıkardığını söyler ama bu doğru söylediği anlamına gelmez...sana son zamanlarda ne oldu frank performansında düşüş seziyorum..söyle bir kenara çekil de beni izle..
Samuelin iri cüssesini görünce adamın içine bir korku girdi,samuel adamın yanına doğru yaklaştı ve kulağına birkaç cümle bir şeyler söyledi..adam o an bülbül gibi ötmeye başladı..bir yandan da yardım istercesine naralar atıyordu sessiz bir o kadar da ıssız depovari mekanda...
Adamın yerini öğrenmişlerdi,katil tamda viktorun tahmin ettiği şekilde cinayet sonrası bir barda kafa çekmeye gidiyormuş.
Viktor hemen yeni planını açıklamaya başladı...
- Samuel,frankle birlikte o bara gidin ve o adamı bana sağ olarak getirin...olay çıkması gerekiyorsa çıkartın yakın yıkın o  adamı bana getirin...Eğer bir terslik olursa  bana şifreli bir mesaj atın ve ben gelene kadar çatışın asla teslim olmayın...
Viktor yine liderliğini konuşturmuştu,gerekli motive edici sözleri de söyledikten sonra onları göndermişti..kendisi de masasına geçerek her zamanki kahvesini yudumlamaya başladı bir yandan da yıllardır hayalini kurduğu hedefine yaklaştığını hisseder gibi oluyordu...




-TÜL KEDİSİ-

ABSURD GENCİN AĞZINDAN: Yıl 1990 İstanbul’da, güzeller güzeli bir kız, fedakâr bir anne, cefakâr bir baba varmış. Anne ölünce bab...