O GÜN- AKŞAM- KAHVEHANE
Rıza ve arkadaşlarını mahallenin çok eskiden kalan
Yadigâr ustanın kahvehanesinde toplanmıştı.
6–7 masanın olduğunun kahve
de pencere kenarında mahallenin muhtarı Ali kemal amca elinde gazete önünde
demli çay ile gündemin tozunu alıyordu… Yadigâr usta ocağın başında etrafı kontrol ediyordu ama aklı evde kalmıştı sabah hanım yine canını sıkmıştı, geçim sıkıntısı evdeki huzurunu
kaçırmıştı, son zamanlarda işler durgundu fazla çay satamıyordu… Acaba
çayı mı kötüydü, hayır! Kötü de değil
di resmen tavşankanıydı…
Peki, neydi bu durgunluğun
sebebi onu bizde bilemiyorduk… Yadigâr ustanın tek umudu rızaydı artık o
sürekli arkadaşlarıyla
kahvehaneye gelecek ve işler
açılacak çay kahve satacak para kazanacak ve oda hanımının istediği o kürkü alacaktı evet bunu yapacaktı…
Kurduğu bu hayalden Rızanın
billur gibi olmayan gür sesi ile uyandı, yüzünde kısa bir tebessüm oluştu ve baba yadigârı radyonun sesini biraz
açtı… 2010’lu yılların aykırı popçusu hiperstarı Ajdarın nane nane Şarkısı çalıyordu…
Yadigâr usta, Rızanın istediği 4 çay 1 limonata 1 Türk kahvesini acil
tarafından masaya getirmişti…
Siparişlerin geldiği sırada rıza bir anda sustu, yadigâr usta
tecrübeli bir insandı ortada bir iş
döndüğünü anlamıştı ama çaktırmıyordu, kendisi de eski bir
beyzbol seveni olarak duruma sesini çıkarmadı, orta da Rıza varsa pis işler her zaman vardır… Karısının kürkü için
bunlara katlanıyordu, yoksa günahı kadar sevmezdi Rızayı…
Rıza büyük baş serserileri toplamıştı,
artık baba parası yemek istemiyordu, en iyi bildiği işi
yapacaktı artık… Karşısındaki
5 büyük baş serserinin
gözlerine tek tek bakarak onlara korku saldı ve söze başladı:
— Bundan böyle bu mahallenin ve diğer mahallelerin lideri benim, sizin
devriniz artık kapandı ya bana itaat edersiniz ya da İstanbul’u terk edersiniz. Bana itaat ettiğiniz takdirde sizin olan tüm mekânların
güvenliği bana ait olacak ve
siz korumam altında olacaksınız ve bunun bedeli olarak da tüm cironuzdan % 25
alacağım… Ya benim için çalışırsınız ya da zorla çökerim mekânlarınıza karar
sizin
Aralarından
sadece biri bu teklifi kabul etmemişti,
diğerleri rızaya biat ederek
emrine girmişlerdi… Kabul
etmeyen kişi bu âlemin
eskilerinden olan topal Hüsamettin’in oğlu
Yapma Cemil di… Rıza cemilin cezasının sonra kesileceğini söyleyerek gitmesine izin vermişti. Kalanlarla ayrıntıları konuşarak onları da yolladı… Çok yakın dostu
Sarı Selime aklındaki çılgın düşünceden
bahsediyordu…
— Yakında göreceksin selim tüm İstanbul bana itaat edecek…
SAHİLE İNERKEN
AKŞAM
Rıza yoğun çalışma
temposundan yorulup sahile inme fikrini aklına sevdirmişti, soğuk ve ıslak kaldırım taşlarından
ağır ağır ilerliyordu. Rıza baş başa
kalınca aklına serserilik gelmiyordu sakin uysal efendi biri olup çıkıyordu
biranda… Ceketinin önünü ilikleyip ellerini ovuşturarak ısıtmaya çalışıyordu…
Sahile inmişti deniz kokusunu
içine iyice çekerek huzuru bulmuştu
sanki daha biraz önce millete racon kesen sanki o değil gibiydi… Biraz denizi seyrederek yürüdü
deniz havası onu acıktırmıştı
az ilerdeki midyecinin yanına adımladı ve 10 tane midyeyi mideye yuvarladı
bunun üzerine çay iyi gider düşüncesi
ağır basınca da az gerideki
çay bahçesine döndü… Boş bir
masaya oturarak demli bir çay istedi bir yandan çay içiyor bir yandan da uzak
denizlere bakıyordu, bir anda efkâr çöker üstüne ve şarkı mırıldanmaya başlar umarsızca… Sonra kendine gelir an Ne
oluyor lan! Bana dercesine toparlanır etrafı seyretmeye başlar insanlara bakar döner kendine sonra
tekrar onlara bakmak istemez, bir sigara yakar ve derin bir nefes alır ve dumanıyla
şekil yapmaya başlar. Salakca hareketlerinde yaptıktan
sonra bir çay daha söyler ve adam gibi oturmaya başlar… O sırada birkaç masa öteye güzeller
güzeli Müjgan gelir ve oturur gözleri ağlamaklıydı
hüzün bulutlarının tepesinde gezdiği
belli oluyordu, kendisini bu soğuk
havada içine ısıtacak bir sıcak çikolata alarak şımartıyordu. Bir yudum aldıktan sonra ağlamaya başlar, ağlama
sesi rızanın dikkatini çekmişti
kafasını ağlama sesinin olduğu yöne yani saat 3 yönüne doğru çevirdiğinde şimdilik
adını bilmediği güzelliği Müjganı görür ve baka kalır bir süre…
Artık bakmaktan boynunun ağrıdığını hissedince yardım amaçlı ve tanışma bahanesiyle yanına doğru ilerler müsaade bile almadan masaya
oturur ve konuşmaya başlar:
— Pardon sigaranız var mıydı, benimki bitmişti bu havada içip dumanıyla şekil yapmak güzel oluyor da…
— Hayır, ben kullanmıyorum sigara, cildi yaşlandırıyormuş öyle söylüyorlar… Geçen günde gazete de
okumuştu bizim kurstaki
Nermin abla
— Hııııı! Bu arada niçin ağladığınızı
sormak için bahane bulamadım bence sormadan siz söyleyin?
— Aslında ağlamıyorum gözüme toz kaçtı.
— Yok, artık yalanında bu kadarı! Dedi rıza
— Pardon da beyefendi niçin böyle konuşuyorsunuz benle teessüf ederim size,
lütfen masamdan kalkar mısınız?
— Hey hey hey tamam küçük hanım anlaşabiliriz. Size bir çay ısmarlayayım barışalım ne dersiniz bu arada ben Rıza
— Peki, olur bende Müjgan, benim çayım açık
olsun demli çay dişleri
sarartıyormuş geçen gün annem
söylemişti de…
— Müjgan demek, bizim kiracının kızı Müjgan
o sen misin?
— Evet, sende o rıza mısın ev sahibinin
serseri oğlu… Babam sizinle
görüşmemi istemiyor, kusura
bakmayın benim gitmem gerekecek bu durumda…’’ Dedi ve masada rızayı bırakıp
çekip gitti.
Rızaya yapılan bu yanlış, aslında tüm serseri gençlere yapılmış bir yanlıştı… Rıza buna çok kızmıştı,
kendisinden yaratıkmış gibi
kaçınılması hiç hoşuna
gitmemişti. Hırsını soğuk çay getiren garsondan almaya çalıştı fakat garson onu kesmedi… Sahilde biraz
yürüdükten sonra soğuk havada
bir bankın üzerine uzanarak uyumaya çalıştı…
GECE BANKIN
ORALAR
Soğuk
ve bir o kadar da yalnız devam eden bir gece yarısı, eski bir bank ve o bankta
yatan rıza ve etrafını sarmış
olan birkaç sokak serserisi… Artishane tavırlarla rızayı soymaya gelen bu
serseriler daha sonra bu talihsiz gece hiç olmasaydı diyeceklerdi, mevzu yu
anlayan Rıza kalan hırsını da bunlardan almak istercesine aralarına daldı,
Allah yarattı demeden tokatlamaya başladı
serserileri… Aralarından çıktığında
hala ayaktaydı ve arkasına bakmadan yürüdü... Eve geldiğinde gecenin ilerleyen saatleri olmuştu uzaklardan sabah ezanı okunmaya başlamıştı,
babası uyanmıştı ona
görünmeden hemen odasına çekildi ve kendini yatağa bıraktı ve uykuya daldı…
RIZANIN RÜYASI
Rıza güneşli ılık bir pazar sabahı evden bakkala doğru giderken arkasından Müjgan seslenir:
— Rıza seninle konuşmak istediğim çok önemli bir konu var, vaktin var mı?
— Hayır, yok sen git babandan izin belgesi
al önce
— Lütfen rıza çok önemli 5 dakika ayır
nolurrrrrrrr
— Üfff, tamam kısa kes
— Rıza… Ben… Şey… Bilirsin işte…
Ben…
— Eee
— Ben seni cok seviyorum,
— !!!!!!!
— Bir
şey söylemeyecek misin rıza?
— Ne dim… A mı dim? B mi dim?
— Dalga mı geçiyorsun duygularımla rıza?
— Duygu mu? O kim ya
— Allah belanı versin rıza defol git
— Bela okuma kız yürü git!
Rıza birden
uyanır ne oluyor lan! Diyerek… Hemen kalkar üzerini giyinir ve evden çıkar...
Yolda yürürken hala rüyanın etkisindedir Müjgan hep aklındadır sürekli arkasına
bakar rüyadaki gibi gelip konuşacak
mı diye… Onu unutmak için adamlarını toplar ve biat etmeyen yapma cemilin
mekânını basmaya giderler…
YAPMA CEMİLİN
MEKÂNI- İÇ - 12:30
Yapma cemilin mekânında bugünlerde farklı
bir telaş vardı rızanın
emrine girmemenin getirdiği
korku ile etraftaki korumaların sayısında ciddi bir artış göze çarpıyordu. Cemil ve kardeşlerinin yıllardan beri süre gelen
serserilik geçmişleri ilk
olarak babalarının bunları okula geç yazdırması sonucu okul müdiresinin ceza
olarak bunları sürekli aşağılaması dövmesi sonucu psikolojik
travmatik psikososyal septomların aşırı
uyarılması sonucu beyindeki şiddete
eğilim mekanizmasının çalışmasına sebebiyet verdiğinden mütevellit şiddet bağımlısı birer birey olarak topluma girmişlerdir…
Yıllardır çevre il ilçe mahalle sokak demeden
serserilik alanlarını yaymaktan geri durmadılar, 5 kardeşi arasında en büyüğü olan cemil küçükken aşırı yaramaz bir çocuk olduğu için babası sürekli kendisine yapma
cemil dediğinden dolayı
lakabı o günden beri yapma cemil olarak kalmıştı…
YAPMA CEMİLİN
MEKÂNI- DIŞ- 12:35
Soğuk
bir hava, yağmur yağıp yağmamakta
tereddüt ediyordu sanki… Mekânın önünde 4 koruma çatıda 2 keskin nişancı, tüm noktaları gören güvenlik
kameraları, ısı ve ses algılayıcı detektörler, aşırı gürültü ve silah sesinde otomatikman kilitlenen kapılar…
Tüm bu güvenlik duvarını aşması
mümkün değildi rızanın, elini
kolunu sallayarak içeri girmeliydi işini
bitirip çıkmalıydı. Bunun için çok güzel bir plan vardı… Çetesi içinde bulunan
amcaoğlu polis cemalin sağlamış
olduğu 3 polis aracıyla
mekânın önüne geldiler kapılar açıldı ve içlerinden rıza ve adamları polis
kıyafetleriyle çıktılar kimse bir şey
fark etmemişti hala… Girişten başlayarak cemilin bütün adamlarının silahlarını toplatıp
ellerini bağlattırdı… Plan
tıkır tıkır işliyordu kimse
bir şey yapamıyordu, cemilin
ofisine kadar geldiler Rızanın içeri girdiğini gören cemil küçük dilini yuttu şoke olmuştu… Rıza alay içerikli konuşmaya başlar:
— Görüşmeyeli
nasılsın cemil efendi…
— …
— İyisin iyisin maşallahın var, dün seninle hesabımız yarım
kalmıştı sanırım...
— Hesap mı yapma abi
— Ne o lan abi mi olduk bugün, dün
horozlanıyordun bana…
— Yok, abi öyle bir şey sana yanlış yapar mıyım? Senin emrindeyim ben, köpeğinim
— Kes ulan köpek… Benim için çalışmayan adam, adam değildir zaten
— Dün hata yaptım abi affet, affetmek
büyüklüktür abi affet…
— Kes lan karı gibi yalvarmayı. Senin canını
tek bir şartla bağışlarım…
— Kabul abi ne dersen o olacak
— Tüm mekânlarını bana devredeceksin, sadece
ceketini ve borçlarını alıp bu ülkeyi terk edeceksin seni buralarda görürsem,
sana etek giydiririm tüm evlere temizliğe
yollarım… Anladın mı lan kopek…
— Tamam, abi sen ne diyorsan o…
İÇ DÜNYAYA DÖNÜŞ
Rıza kendisine
gelmişti dün geceki müjgan vakasından
bir nebze kurtulmuştu, siyah
bulutların semayı kapladığı
bu vakitte kendi içine kapanmayı seçen rıza adamlarından ayrılıp sahile doğru yürümeye başladı, her adım attığında elinde olmadan müjganı hatırlıyordu
kendini zorluyordu düşünmemek
için fakat engel olamıyordu… İlk
bakışmaları hep aklına
geliyor istemsizce yüzünde bir tebessüm oluşuverdi ve dudaklarından MÜJGAN ismi döküldü bir anda...