Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler yaa…
Onu diyen atamın gözünden öpmek istiyorum. Her yerinden öpmek istiyorum… Bu
sözüyle resmen doksana çakmış. Gecenin ikinci çeyreğinde gök kubbe ramazanın
demirbaşı, olmazsa olmazı davulun sesiyle dolmaya başladığında, göz kapaklarım
yer çekimine meydan okumaya çalışıyordu. . Davulun sesine, güldürdüğü
yetmiyormuş gibi bir de düşündüren maniler eşlik ediyordu… Davulcu amcanın
kendi repertuvarından seçtiği manilere mahalle sakinleri olumlu yaklaşmış bu başarısını
bayramda ödüllendirmeyi düşünüyorlardı.
Tüm gözler benim yatağımın üzerindeydi. Annem
odamın kapına sırtını vermiş, elinde büyükçe bir sürahi… Dışının nemlenmiş...soğuk
soğuk buraya kadar gelmesi ... Bir an içim ürperdi, bir annemin elindeki
sürahiye bir de yüzündeki anne bakışına bakıp yataktan bir an önce çıkmam
gerektiğine karar verdim... Buradan beni yataktan çıkmama vesile olan anneme ve
elindeki o soğuk su dolu sürahiye teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum…
Şu sahur olayına bir turlu
uyum sağlayamadım,kendime gelmem için yüzümü yıkamam gerek ama yıkarsam da
uykum kaçıyor. Bu ikilem arasında gidip gelirken annemin terliğini ensemde
hissettim...hemen ardından da o anaç bakışını Lavabonun aynasından görmemle
birlikte kendimi yemek masasında çatalla
zeytin kovalarken buluyorum..Biraz peynir, 20-30 zeytin, biraz şu recelden, az
ekmek arası kaşar, birazcık da şu baldan, bir iki haşlanmış yumurta da yedikten
sonra kendimi yeniden hala sıcacık olan yatağımın yumuşak merhametinde
buluyorum... Tam kendimden geçecekken en
önemli şeyi, su içmediğimi hatırlıyorum... kendimi mutfakta dolabın
kapagina dayanmış su şisesini kafama
dikerken buluyorum. Derin bir oh çekip dolabın kapağını kapatmamla annemin
terliğinin yüzüme doğru hızla geldiğini görmem bir oldu. Hizli refleksimin
sahurda da işe yaraması beni buyuk travmadan kurtardı diyebilirim...
Vakit öğle... iftara 8
kocaman saat var...
Sıcak yatağım bile artık beni istemiyordu,bugün mücella için ne
yapmalı diye düşünürken koridordan odama doğru annemin ayak sesleri gelmeye başlarken, aklımdan mücellanın gamzeli gülümsemesi
geçiyordu...ne kadar da güzel gülüyordu.
Onu düşünürken suratımda aptal bir gülümse oluştuğunu
odamdaki aynada kendimi görünce fark ettim...annemin bir elinde uzunca bir
liste diğer elinde benim hemen harekete geçmemi sağlayacak olan anne
terliği...annem için üzülüyorum bazen, yazık kadına benim yüzümden bütün gün
tek ayağı terliksiz geziyor. Hasta olursa vicdan azabı çekerim, bu is böyle
sürmez, ona özel dayak terlik tedarik etmem gerek...
Listeyi görünce yine başım belada diye düşünüyordum, liste
demek aksama kadar alışveriş, ağır poşetler,
sırt ağrısı ve kurumuş dudaklar demekti...ah o terlik olmasa belki biraz
listede indirime gidebilirdik... Bu sefer liste iftara misafir geleceği
icinmis, sürpriz misafirlerimizi duyunca bayılacak gibi oldum, heyecandan
mutluluktan annemin terliğine bile sarılmışım...kendime gelmeme annem yardımcı
oldu sağ olsun...güzel misafirlerimiz mucellanin ailesiymis, annem mucellayi
bilmiyor bende annemin onun annesini nereden tanidigini bilmiyorum...konumuz bu
değil zaten, mücellayı bu kadar yakından görmek görmelerin en güzeli olacak...
İftara 7 saat...
Heyecanla listede yazılanların en iyisini almak icin cevre
mahallelerdeki manavlara, bakkallara ve AVM lere uğradım...domatesin
hormonsuzundan, biberin acısiz olanindan, etin yağsız kısmından, yoğurdun
kaymaklı doğal olanından aldım...tatlısini, böreğini, Çöreği, meyvenin en son
modelini...listenin en sonunda ki pideyi de iftara yakın alayım da sıcak sıcak
yesin mucellam dedim. ( ağzıma da ne
güzel yakıştı)... Bu sefer ne ayagim nede sırtım agridi Ama dilim damagima yapısti.
İftara 4 saat...
Yemekler hazırlanıyor...ben mucellanin yolunu gözetliyorum,
aynanın karsisinda kendime karizmatik hava katiyorum...acaba onu görünce
kendime hakim olabilecek miyim, sacma hareketler, aptalca surat ifadelerinden
kurtulabilecek miyim.
Iftara 3 saat...
Bu saatlerde sokak bu kadar
sakin olmazdı, çocuklar koşturur, kadınlar kapi önlerinde otur, bazıları örgü
örer, bazıları iftar icin fasulye kırar,
pirinc ayiklardi...sanki sokak birazda temiz gibi.
Balkona oturmuş bir yandan sokagin basina bakıyorum geliyorlar mi
diye, bir yandan da mucellam icin siir yazıyorum. Kim bilir belki cesaretimi
toplayıp ona veririm...
Kapının zilinin calmasiyla kendimi bir anda kapıyı açarken buldum.
Kim o ? bile demeden acmistim...kapıyı
açtım ama öyle kalakalmistim annemin sesiyle irkildim ve mucellanin annesi
zeynep teyzeye yol vermiştim bide misafir terliği...mücella yoktu...biraz bekledim
belki arkada kalmıştır diye ama nafile, kapıyı kapatmadan şöyle sağ sola
bir daha baktım...içimde bir sızı olmuştu...gülen yüzüm solmuştu. Yukarı çıkıp yanlarına
oturmak hiç içimden gelmedi, anneme aşağıdan pide almaya gidiyorum diye
seslenerek kendimi dışarıya attım...sessizliğin hakim olduğu sokak aralarında yıkılan
umutlarım ile kendimi unutmak istedim...
Dolaştım sokak sokak...bilmediğim gormedigim evlerin önünden
geçtim, tanımadığım insanlarin arasından geçip kendimi yalnız bırakmak
istedim...insanlar bir bir evlerine cekiliyorlardi, havada kararmaya yüz tutmuştu...Yanlız
sokakların ortasında kalakalmistim, etrafa bakılırsa evden de baya uzaklaşmış
gibiyim...
Iftara 1 saat...
Zaman hızlı ilerliyordu ama içimdeki o lanet sızı bjr turku
gecmiyordu...açlığı susuzlugu unutmuştum..suya götürulup susuz getirilmis
gibiydim...vakit daralıyor ben hala kendimden kacmaya çalışıyordum, belli ki
umutsuz bir sevdanın hayalini görüyordum yine... Kendimi biraz toparlayip evin
yolunu tuttum...eve yakin bir fırından da aceleyle bir kac pide alarak kapiya
geldim...
Acele ile çıktığımdan anahtarı almamışım, zaten bide gec kaldım bu
sefer yine hak ettim o terligi...cekinerek zile bastım ve kapı önü fırçamı
yemek icin bekledim. Belki bu fırça beni kendime getirebilir. Biraz fazla
bekledim galiba bu fırçamın şiddetini artıracak kesin...ayak sesini duyunca
gözlerimi kapattım annemin gözüne belki masum görünebilirim...bana acır belki
de sarılır, buna su an cok ihtiyacım var çünkü...gözlerim kapalı ellerim yanda
bekliyorum. Kapı yavaşça açıldı....
Normalde yemek kokulularının gelmesi gerekirken, içimi ferahlatan, hüznümü unutturan güzel bir koku yayılmaya
başladı. ben hala korkudan gözlerimi
açamıyorum, kokuya odaklandı bütün dikkatim, hiç bir şeyin farkında değilim...Birden
adımın söylendiğini fark ettim.
-Ahmet....ahmet
İsmimin bu kadar güzel söylendiğini daha önce hic duymamistim...ne
kadar da güzel ahmet diyordu...Gözlerimi
açtığımda mucellanin hep hayal ettiğim o gülüşüyle karşılaştım...o icten,
samimi ve sevgi dolu gülümsemesi...Kapıyı açmış kenarda benim içeri girmemi
bekliyordu yüzünde o gülümsemesiyle...yerimden kımıldayamıyor gözlerimi ondan
alamıyordum.belki suratimda yine o aptal ifade vardır, inşallah yoktur yoksa
rezil olurum... Hala kapının önünde heykel gibiyim...gözlerim gözlerinde...ne
kadar güzel gözleri varmış yakından bakınca guzelliginde kayboluyorum...Tıpkı
çiçeklerle dolu bir bahçede dolaşmak gibi... Beni yine o büyüleyici sesi
kendime getirdi:
- Artık gel istersen, annen
seni merak ediyordu.Evden çıkmadan sesin kötü geliyormuş.
Gönlüme işliyor her kelimesi, beni benden alıyor kendi aşkıyla
dolduruyordu içimi... Ya ben sana aşık olmayayım da ne yapayım...kokusuyla
büyülenmiş halde merdivenlerden resmen uçarak çıkıyorum...
İftara son 5 dakika...
Masada yemekler hazırlanmış,
herkes yerlerini almıştı. Masada herkes kendi dengiyle karşılıklı oturmuştu. Mücella
da kendi elleriyle börek yapmış, güzel olduğu kadar maharetliymiş sevdiceğim.
Top sesi...ezan..soğuk bir kaç bardak su...ve mucellanin göz
manzarası karsısında annemin o nefis yemekleri...bir yandan yiyorum bir yandan
da kaçamak bakışlarımla sevdiceğimi takip ediyorum...ne hoş yemek yiyor,o
çatali, kaşığı tutuşu bile farklı...hele o arada bir bakışlarımızın buluşması
yok mu...Yüzünde güller açıyor sanki. Gözleri sevgiyle bakıyor, muhtemelen oda
beni seviyor...
Yemekler yendi, çaylar
yudumlandı, sohbetler demlenmişti...Artık gitmek için ayaklanmişlardi. terlikler
çıkarılmış, ceketler, paltolar giyiliyordu...en son mücellanın hırkasını vermeden önce cebine onu beklerken yazdığım şiiri sıkıştırıldim...gözlerimiz bu
kez veda için buluşmuştu, bu kez hüzünlü bir gülümseme vardı yüzünde.hirkasini
verirken galiba ellerimizde buluşmuştu...iste ondan sonrasını pek hatırlamıyorum,
onları nasıl uğurladım, arkasından el falan sallamış olabilir miydim acaba? En
son kendime geldiğimde odamda aynanın karşısında, yine yüzümde o aptal
gülümseme ile otururken kapıda yine annem ve yine elinde sürahi...
MÜCELLA -4
MÜCELLA -4