Bakırköy Tımarhanesi, en sessiz
günlerinden birini yaşıyordu. Ortalıkta ins ve cin arasındaki futbol
müsabakasını izleyenler arasında pek hazindir ki Tahir yoktu. Tahir nerdeydi,
tabi ya! Yine sırçalı köşkündeki tahtından nam-ı diğer şeref tribününden keyifle
maça dalmamıştı. Gözleri bir noktaya odaklanmış, hayaller aleminden onu geri
çağırıyorlardı
1 Mart:
Ev sahibi yüzünde tuhaf bir gülümseme ile beni köşe basına kadar kesti.
Nedir bu kadının derdi anlamıyorum.Memuruz anladık ama bu nedir arkadaş! Bizde severiz. Hem de ben tereyağı kıvamında.
Reçel tadında. Sabah masadaki hazır kahvaltı gibi… Öyle bir severim ki bir
bakmışın halay başı olmuşum. Sevda kuşun kanadında ise bizde minibüste cam
kenarındayız.
2 Mart:
Soğuk, ıslak ve daracık sokak arasından çıkıp gelen yeşil gözlüm,
gönlümün bam telimi titreten "günaydın" deyişini duysam. Ah u len
yanımda olacaktın ki şimdi seni ne güzel severdim. Umutla başlayan günüm, dönüş
yolunda minibüsteki nesli tükenmeyen teyzelerin bekarlığım üzerine yaptıkları
dedikodu seanslarıyla bitiyordu... Öte yandan soğuk yine evimizden gitmek
bilmiyordu.
7 Mart:
İzin günüm ile komşuların altın gününün çakıştığı bugün, açık çayın yanında
komşu babaannelerin kurabiyelerinin tadına bakıyorum... Ah teyzeciğim elinize sağlık.
Bu kadarı kafi... Tamam ama teyze senin görümcenin kızının kuzeniyle niye
tanışayım, nesin sen he! Beni neden tahtımdan indirmeye çalışıyorsun. Ben
sultanım, emrederim, sonrada kalkıp kendim yaparım, kimseye de yük olmam... Neyse
altın gününüz mübarek olsun, ben tahtıma çekiliyorum.
12
Mart:
Bugün de diğer günler
gibi...Patronun yine dilinden fırça hiç eksik olmadı.. Yüzüme yüzüme fırçaladı
namussuz...Gel eski yerimizdeçayın yanında iki lafın belini kıralım senle,eskiyen
ömrümüzün yamasını dikelim. Yama demişken bu bayram kendim için terzi Remzi
abiye nefis bir takım elbise ısmarladım, üzerimdeki fakirliği alsın diye...
Zira ay sonuna doğru üzerime ağır bir fakirlik çöküyor, üzerinize afiyet ay
sonunu zor getiriyorum.
15 Mart:
Küresel yalnızlığa kürek çekmekten kas yaptım iyice, sende de ne inat
varmış be... Değerli yalnızlık mı dedi biri? Neyse, kulağım çınlamış. Tamam biz
sürekli peşindeyiz de sende bir dön arkana bak, geride hasretini ekmeğine katık
yapmış biri var...Son zamla birlikte
ekmeğe olan saygımızda bir azalma olmadı ama fırıncılık camiasına iki çift
lafımız hazır.... Nedir bu yani fakirliği
bile ağzımızın tadıyla yaşayamayacak mıyız?
17 Mart:
Kısa mesafe bakışların beni depara kaldırmasından artık yoruldum,
bakışlarımızın kesiştiği yerde buluşalım lütfen.Sabah hışımla patronun odasına
bir dalmışım, üfff... Görmeniz lazımdı. Dedim,bana bak Muhsin,bunca yıl bu
lanet sektöre gençliğimi verdim, yeter artık. Ben saksı değilim. Bana da zam
yapacaksın. Şimdi odadan çıkıyorum ve muhasebeye gidiyorum. Zamlı maaşımı beyaz
bir zarfın içinde göremezsem buraya tekrar gelir ve senin o lanet kafanı... ben
cümlemi bitiriyordum ki patron cümlenin içindeki zam kelimesini duyunca
fenalık geçirdi,yere yığıldı... hastaneye kaldırdık bir gece başında bekledim bir
ara gözlerini açtı ve bana yıllık bazda binde 10
zam verdi. Saygımızı sunup bel fıtığı olmadan odasından çıktım. Omzumdan minik
bir yük eksilmiş oldu. Buna da şükür tabi… Kavulmaktan iyidir.
19 Mart:
Bugün erken kalktım ve kendimi ödüllendirdim. Kahvaltıda Leyla baş köşedeydi,
bize açık bir çay, biraz peynir biraz da zeytin eşlik etti... O yine tabağına dokunmadı...
Onu saraylarda yaşatacağım.Biraz sabret inşaat başlayacak yakın da dedim...
Bugün yine patron bana pis işlerini yaptırdı karısının
köpeğini çişe çıkarmamı akabinde ona göz kulak olmamı sonrada lanet olası işime tekrar
dönmemi emir buyurdu, az kaldı bu köle taciri patrona haddini bildirmeye…
Gece yine yâdıma düştün, gömüldüğüm koltuğumdan kalkıp
bir çay koydum.Perdeyi aralayıp dışardaki yalnızlığa kadehimi kaldırdım. Geleceğe
ve umutlarıma dair kısa bir inkısâr-ı hayalden sonra çayımı yudumladım. Demli
bir cayınçözemeyeceği dert mi olurmuş.
20 Mart:
Gece çayı fazla kaçırdım galiba sabah baş ve mesane ağrısı ile uyandım. Sabah sporumu bu kez sokak köpekleriyle
yaptım, onlar kovaladı ben kaçtım. Aralarında olayı ciddiye alan oldu. Şuanda hastanede sporun bana kattığıanlamı ve
sporcuya verilen değeri sorgulamaya başladım...
29 Mart:
Serengeti de sabaha, geceden hüzün ve kırık kalpler dışında, umut ve garip bir
karın ağrısı ile uyandım... Aşkın kimyası çözülmüş diyorlar, sen ne diyorsun
dediler bende nasipse oda olur demekle yetindim...
30 Mart:
Kahvaltımı iş yerindeki masamın
çekmecesine gizlediğim babaannemin elmalı kurabiyeleri ile yaptım. Ay sonu
patron yine yok, havalar hüzünlü, gökyüzü yağmur ağlıyor... Toprak Leyla kokuyor.
Ev sahibi yolumu gözlüyor, maaşı beklediğim gibi gelmiyor ve ben sana geliyorum
Allahımmmm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder